27 Aralık 2010 Pazartesi

Yetersizim2010

Barış Taşyakan

Bu ismi acaba ilk Gözdecan mı koymuştu? Kesin öyledir. Herkesi şaşkınlığa düşürecek derecedeki kıvrak espri anlayışıyla her ortamda güzel bir iki yeni kavram atar ortaya. Geçen sene sınav ufuktan bütün heybetiyle gözükmeye başladığında herkesin paçaları tutuşmuş ve ‘birlikte çalışalım ya başka türlü olmaz’ nidalarıyla bir yahoogroup kurma ihtiyacı doğmuşken Gözdecan grubun adını koymuştu bile: yetersizim2009!



Evet, doktora yeterlilik sınavından bahsediyorum. Bir sınavın adı ‘yeterlilik’ diye koyulursa geçemediğiniz zaman karşı karşıya kalacağınız duygu da kallavi bir ‘yetersizlik’ hissiyatı olacak tabi, ama bizim grubun ismi konulana kadar ben bunun böyle olduğunu fark etmemiştim. O yüzden Gözde’nin tespiti yine tam yerindeydi. Gerçi bütün o stres altında sınav yaklaşıp moraller aşağı indikçe ‘yahu, hocalara rezil olmasam yeter; geçmeyivereyim, allah kahretsin!’lere kadar düşülüyor. Yine de benim bu sınava dair önerim öncelikle adının değiştirilmesi.
Bu sene de Atatürk Enstitüsü doktora yeterlilik sınavı geldi çattı. Şurada burada sınava girecek arkadaşlara rastlıyor ve perişan hallerini gördükçe bir sene önceki günleri hatırlıyorum. ‘Hayatta neler geçmiyor ki, hadi boşverin bunu da atlatacaksınız’ tarzı ferrarisini satmış bilge yaklaşımımın da onları rahatlatamadığını görüyorum. Ama nasıl rahatlasınlar, bu sene işler çok daha zor gibi görünüyor. Enstitü daha kurumsal, daha profesyonel olması adına bu sınavın biçimini daha da değiştirmiş. Önce tez aşaması mülakatı ile salt bilgiden sorumlu olunan yazılı artı mülakat aşamaları ayrılmıştı; şimdi ise alt dalların seçimi gibi bir kriter getirilmiş ve sorumlu olunan kitap sayısı da çok artırılmış. Bunların yanında bir de doktora derslerini iki dönemde bitirip bir sonraki dönemin sonunda sınava girmenin zorunlu tutulduğu düşünülürse çok kısa zamanda bu kadar çok malzemenin altından kalkmanın pek mümkün olmadığı görülecek. Bahar derslerinin ‘paper’lar filan da düşünüldüğünde Temmuz sonundan önce bitmediği göz önüne getirilirse Aralık’taki sınava kadar ne kadar az sürenin kaldığı ortada. Üstelik bu periyot, doktora öğrencisinin burs-asistanlık-iş, kısacası her türlü maişet derdine düştüğü bir zamana denk geliyor. Dolayısıyla Türkiye’de öğrencilik yapıyorsanız doktora yeterlilik sınavı için eve kapanıp beş ay o kitapları okuma lüksünüz de olmayacak demektir.
Peh! Karartmayalım enseyi di mi… Arkadaşların olumsuz yorumlara değil morale ihtiyaca var muhtemelen. Bir de iyi yanından bakalım. Bizim enstitünün en sevdiğim tarafı—belki de sadece lisansüstü eğitimin olması ve çok öğrencinin alınması nedeniyle—nerdeyse tüm o dört seneye yayılan master-doktora yıllarının on beş-yirmi kişilik bir arkadaş grubu ile yeniden bir üniversite macerası gibi yaşanması. Bunun en yoğunlaştığı dönem de işte bu yeterlilik sınavı öncesi. Bir araya gelmeler, yakınmalar, ağlamalar, delirmeler, gülmekten ölmeler hepsi bir arada gidiyor. Belki lisans eğitiminden yeni çıkıp gelmiş çoğunluk için bu çok da keyifli bir dönem olmayabilir ama benim gibi ‘kendini genç hissedenler’ kategorisinde olanlar için unutulmaz tarafları da vardı! Ben pek çok kişiyle samimiyeti de bu sınav döneminde kazandım.
Sınava girecek arkadaşlara başarılar dilemek için üç-beş satır yazayım dedim, laf iyice uzadı. Belki bu çarktan geçmiş diğer tecrübeliler de bir şeyler eklemek ister herkese faydası olsun diye, ne dersiniz! 2010 yetersizlerine başarılar ve tüm atablog okurlarına selamlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder